Günü gelir bire bin çoğalır umuda ses olanlar
“Ekim’e bağışlanan bir ömür.
Ekim’de yaşlanan bir genç,
Darağacında Ekim’i güzelleyen bir yaşam.
Ekim’den Ekim’e büyüyen bir yürek.
Ankara’da Adalı Necdet diyorlar adına,
Adana’da Serdar Soyergin,
Buca’da İlyas Has diyorlar,
Ve Yola yoldaş Hıdır Aslan.
Adana’da bir Remzi var diyorlar,
Naklen yayında sınıf düşmanlarının masasına tekmeyi vuran.
Ve sonrasında dili kopartılan.
Birlikteydik Hatay’da 51. Koğuşta 80’li yıllarda.
Bir de baktık ki Yaşar Kemal diyarında
Basında manşet oldu yırtılan atletiyle Remzi Basalak.
Ankara’da Barış’tı adları,
Ömürleri de adanmış oldu barışa.
Ve daha nice niceleri.
Her gelip çattığında Ekim günleri,
Ad oluyorlar gündüz geceye.
Anıları gençliğimiz,
anıları geleceğimizin sürek izi.
Bilinmeli,
Bir bir eksilir,
Bire bir, günü gelir bire bin çoğalırız Ekim’de.” diye yazmıştım bir yıl önce.
Yeni bir yazıya başlarken bugün, gün ışırken Manşete düşen haberler oldu yine. Açık adresleri olan insanların seher vakti uykularında evlerine yapılan baskın, baskınlarla gecenin karanlığında gözaltına alınan insanlar. Kimi gazeteci, kimi öğrenci, kimi işçi, ve hemen hepside yasal olarak kurulmuş bir partinin, derneğin üyesi, yöneticisi çalışanı. Gözden ırak olmayanlar hani. Ne var ki, bizim memlekette devletin de gönlünden ırak olmuyor. Eylül’de ESP, Devrimci Parti, HDP; Ekim’de yine ESP’den başladı gözaltı tutuklama furyası. “Siyasi kırım” deniliyor olanlara. Devlet operasyonların çetelesini tutuyor, onlar da sözünü. Eylül’de operasyonları yetmemiş, Ekim’e de çentik attılar böylece. Cemal Süreya “Sonbahar sanattır, ötekiler mevsim” demişti bir şiirinde. Cemal Süreya’dan esinlenerek söylemek gerekirse “Sonbahar saldırı oldu itirazı doğrudan olanlara, ötekiler operasyon.”
Haber verenler, haber yapanlar, haber oluyorlar kollarında Kelepçeyle. Dün Zeynep Kuran’dı gözaltına alınan, haberini Pınar Gayip yaptı. Bugün de Pınar Gayip gözaltına alındı Zeynep yaptı haberi. Manşetten düşmüyor kelepçeli haberler ve yazanların ellerine vurulan kelepçe memleket hallerinde.
Remzi geliyor aklıma, hapislik günlerimiz geçiyor gözlerimin önünden. “Sessiz sakindi çehresi,
Ama öfkesi sertti sınıf düşmanına karşı.
Vurdu tekmeyi olanca sınıf kiniyle,
Masa devrildi naklen yayında.
Dili kesildi, öldürdüler ecelsiz.
Sesi yankılanır hala,
Binbir umutla rüzgarlı geceleri,
güneşli günleri,
özgürlüğü muştular…”
Hayat işte, hayatta tutunacak dallarımız her biri. Adalı ilk idamıdır 12 Eylül Cuntasının. “Asmayalım da besleyelim mi?” adaleti. Vicdan, merhamet, Adalet denilenin bir oyalamaca olduğu 12 Mart, 12 Eylül dönemi kapanmadı bunca zamandır. Dünde kalmadı yaşananlar, bugün de yaşatılıyor fazlasıyla.
“Kimsenin vakti yok durup ince şeyleri düşünmeye” demişti bir şiirinde Sennur Sezer. Ekim’de ayrıldı aramızdan bir şiir vedasıyla ince şeyleri düşünüp anlamaya çalışırken biz.
5 yıl oldu aramızdan
ayrıldı, kalbimizden değil.
Bizim memlekette şiirin anası, işçi ve emekçilerin kadın şairlerinden biriydi.
Onu en güzel kendi şiiri anlatır.
“Evliyim
İki çocukluyum
Ozanım
Düzeltirim
Çocuklarımdır
Bütün çocukları dünyanın
Evet kaygılıyım
Çocuklarım için
Korkmasınlar isterim
Çalınışından kapının
Saygılıyım kurallara
Bu yüzden kurallar
Saygılı olsun isterim
İnsana
Evet ozanım
Çocuklarımdır
Bütün çocukları
Dünyanın
…….
İnsanın insandan korkmasına karşıyım
İşte bunun içindir
Bütün yazıp
Altına imza attıklarım” demişti Sennur Sezer.
Ben de imzamı atıyorum altına. Ya siz?
08.10.2020